RMS Titanic

Tanım

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Burak Yildiz tarafından çevrildi
19 Mayıs 2021 tarihinde yayınlandı
X
RMS Titanic (by F.G.O Stuart, Public Domain)
RMS Titanic
F.G.O Stuart (Public Domain)

RMS Titanic, 15 Nisan 1912 tarihinde Southampton'dan New York'a yaptığı ilk seferinde bir buzdağına çarptıktan sonra sulara gömülen White Star Line şirketine ait bir transatlantik yolcu gemisidir. 1,500'ü aşkın erkek, kadın ve çocuk hayatını kaybetmiştir. 705 kişi hayatta kalmıştır. 1985 yılında Titanik'in enkazı Robert D. Ballard tarafından Atlantik deniz dibinin birkaç kilometre derinliğinde tespit edilmiştir.

O dönemde inşa edilen en büyük gemi olan Titanik'in muazzam büyüklükte ve o kadar iyi inşa edildiğine inanılıyordu ki geminin 'batmaz' olduğu düşünülüyordu. Bununla birlikte, gemi Atlantik'in ortasında bir buzdağına çarparak geminin gövdesinde su seviyesinin altında bir yarık açmış ve tonlarca deniz suyun birkaç saat içinde batmasına neden olmuştur. Her ne kadar mevzuatın belirttiğinden daha fazla cankurtaran filikası taşıyor olsa da, bunlar tüm yolcuları ve mürettebatı sulara gömülen gemiden çıkarmaya yetmemiştir. Hala en vahim barış döneminde batan gemi olan Titanik faciası dünyayı şoke etmiş ve gemi yapım mevzuatının büyük ölçüde gözden geçirilmesine ve deniz güvenliğine yönelik yeniliklerin geliştirilmesine öncülük etmiştir.

Geminin Tasarımı

Kraliyet Posta Gemisi Titanik, kardeş gemileri RMS Olympic ve RMS Britannic olan Olympic Sınıfı bir yolcu gemisiydi. Titanik 31 Mayıs 1911 tarihinde Kuzey İrlanda'nın Belfast kentindeki Harland ve Wolff tersanelerinden denize indirilmişti. Gemi, 3 milyon perçin kullanılarak sabitlenmiş 2.000 adet çelik levha ile kaplanmış 300 karkas (iskelet) kullanılarak inşa edilmişti. Gövdenin her türlü bölümünün hasar görmesi durumunda neredeyse batmaz hale gelmesi için geminin iç bölümü elektrikli kapılarla kapatılabilecek 16 su geçirmez kompartmana ayrılmıştı. Bu kapılar birbirlerinden tamamen bağımsız olarak kapatılabiliyor ve köprü üstünden ya da elle kumanda edilebiliyordu. İki kompartıman darbe alıp sular altında kalsa bile gemi su üstünde kalabiliyordu. Titanik'in yolcularını denizde tehlikeye sokacak olağanüstü bir olay yaşanması durumunda gerçekleşecek gibi görünüyordu. En kötü durumun gerçekleşmesi halinde, gemiye cankurtaran filikaları tahsis edilmişti. 20 filika (1.178 kişi kapasiteli) ile bunlar mevzuatın belirttiğinden (en az 16) sayıca daha fazlaydı. Her ne kadar tam bir yolcu ve mürettebat kapasitesi yeterli olmasa da, o dönemde ihtiyaç duyulması durumunda yalnızca insanları gemiden yakınlardaki bir kurtarma gemisine taşımak amacıyla kullanılabilecekleri düşünülmüştü.

TİTANİK, O ZAMANA KADAR TARİHTE YAPILAN EN BÜYÜK HAREKETLİ NESNEydİ.

Titanik 269,1 metre (882 ft 9 inç) uzunluğunda ve 66.000 tonluk deplasmanıyla isminin hakkını veriyordu. Geminin ana çapası tek başına 15,5 ton ağırlığındaydı. 11 katlı bir binaya tekabül eden gemi, o zamana kadar tarihte yapılmış en büyük hareketli nesneydi ve o kadar büyüktü ki bulunduğu yer olan Southampton'da yeni bir rıhtım inşa edilmesi gerekiyordu. Böyle bir devasa gemiyi hareket ettirmek için gereken muazzam güç, iki adet pistonlu buhar makinesi ve bir adet düşük basınçlı türbinden geliyordu. Bunlar bir araya geldiğinde üç adet vidalı pervaneye 55.000 beygir gücünde muazzam bir güç ve 24-5 knot hız sağlıyordu.

Geminin İç Tasarımı

Titanik'in boyutu, geminin tasarımcılarına gemiyi lüks bir biçimde tasarlarken üzerinde çalışabilecekleri geniş bir alan sağlamıştır. Geminin yolculara sunduğu olanaklar, bugüne kadar görülmemiş, kapsamı ve işçiliğiyle göz kamaştırıcı nitelikteydi. Titanik'te Türk hamamı, jimnastik salonu, tenis kortları, iki kapalı gezinti güvertesi ve hatta bir yüzme havuzu bulunuyordu. Birinci sınıf yemek odalarının, salonların ve kitap okuma odasının ihtişamı karadaki en görkemli otelleri bile gölgede bırakıyordu. Klasik bir birinci sınıf menüsünde istiridye, bonfile, sığır filetosu bifteği, kaz ciğeri ezmesi ve taze hazırlanmış kremalı pastalar yer alıyordu. Ana yemek salonunun çift yönlü merdiveni ve cam kubbesi yolculara bir saraya giriyormuş izlenimi veriyordu. Bu merdiven başlı başına bir mühendislik harikası olup geminin iç bölümlerine doğru yedi kat boyunca inmekteydi.

Grand Staircase, RMS Titanic
Büyük Merdiven, RMS Titanic
Cliff (CC BY)

Birinci ve ikinci sınıf yolcular için yapılan kamaralar, tasarım ve dekorasyon bakımından eşi benzeri görülmemiştir. Daha iyi kamaralarda elektrikli ısıtıcılar, fazladan geniş yataklar, mermer lavabolar ve hizmetliler için birbirine bitişik odalar gibi güzellikler mevcuttu. Üçüncü sınıf yolcular bu olanakların hiçbirini ara güverte bölümünde hiç görmediler, ancak en azından kamaralardan ve yatakhanelerle idare etmek zorunda kalan diğer gemilerdeki benzerlerine nazaran daha fazla konfor imkanına sahiptiler.

Gemi Yolcuları ve Mürettebat

Titanik'in kaptanı, Edward J. Smith, White Star Line şirketinin en kıdemli kaptanı ve onun gemilerindeki herkesin çok sevdiği bir isimdi. Şirketin ilk seferler konusundaki bir numaralı tercihi olan Smith, bu yolculuktan sonra emekliye ayrılacaktı. White Star Line şirketinin başkanı J. Bruce Ismay ve Harland & Wolff şirketinin genel müdürü Thomas Andrews da gemilerini yakından kontrol ediyordu. Her üçü de yaşanacak felakete tamamen hazır değillerdi, ki Smith'in bir keresinde belirttiği gibi: "Bir geminin batmasına mahal verecek türde bir durum düşünemiyorum... Modern gemi inşaatı bunun ötesine geçmiştir" (Lord, 55).

PEK ÇOK GEMİ YOLCUSU YENİ BİR BAŞLANGIÇ VE AMERİKA'DA DAHA İYİ BİR YAŞAM BEKLENTİSİYLE ANAVATANINI TERK ETMİŞTİ.

Ünlü yolcular arasında dünyanın en zengin adamlarından biri olan milyarder iş adamı John Jacob Astor, madencilik devi Benjamin Guggenheim ve dünyanın en büyük mağazası olan New York'taki Macy's'in sahibi Kongre Üyesi Isidor Straus da yer alıyordu. Yayımcı Henry Sleeper Harper, sinema yıldızı Dorthy Gibson, tenis oyuncusu Karl H. Behr ve faciadan sonra 'Batmaz Molly Brown' lakabıyla tanınan zengin hayırsever Margaret Brown da aralarında bulunuyordu. Faciadan ramak kala kurtulanlar da vardı. Mali işlerden sorumlu J.P. Morgan hastalığı nedeniyle biletini iptal etmiş, son derece zengin olan Vanderbilt ailesinin iki mensubu da gemiden bavullarını ve bir hizmetçiyi geri almak üzere çok geç kalmıştı. Gemideki sıradan insanlar arasındaki 13 balayı çiftinin yanı sıra, yeni bir başlangıç ve Amerika'da daha iyi bir yaşam umuduyla anavatanlarını geride bırakan pek çok kişi de vardı.

Edward J. Smith, Captain of the Titanic
Edward J. Smiith, Titanic'in Kaptanı
Unknown Artist (Public Domain)

Grönland Buzdağı

Titanic 10 Nisan 1912 tarihinde de Southampton'dan yola çıktı ve ayın 11'inde daha fazla yolcu ve son kargo paketlerini almak üzere Fransa'da Cherbourg'a ve ardından İrlanda'da Queenstown'a (şimdiki Cobh) yanaştı. Gemide artık 2.200'den fazla yolcu vardı ve hepsi de Amerika kıtasını görmeye can atıyordu, üstelik pek çoğu hayatlarında ilk seferine çıkıyordu.

Gemide ilk dört gün boyunca her şey gayet yolunda gitmişti. Ardından geminin telsiz operatörleri 14 Nisan'da Atlantik'te buz dağları görüldüğüne dair altı uyarı sinyalinden ilkini aldılar. Diğer gemilerden gelen bu uyarılar üzerine Kaptan Smith Titanik'e rotasını daha güneye doğru kırması talimatını vermişti. Fazladan bir önlem olarak, ufkun ötesini gözlemek amacıyla altı adet gözcü görevlendirildi. En önemlisi de geminin hızının kesilmemiş olmasıydı; ancak bu, gerçek bir buz dağının tespit edilmediği bir yolcu gemisi açısından olağan bir durumdu. Büyük yolcu gemileri yolcularına lüks ve hız vaat ediyordu. Titanik, alışılmadık derecede dingin bir Atlantik'te yaklaşık 22,5 deniz mili hızla seyrediyordu. Denizin bu dinginliği, mehtapsız bir geceyle beraber, gözcülerin buz dağların yerini tespit etmesini oldukça güçleştirmişti.

Ayrıca çok soğuk bir geceydi. Derken, saat 11.40'ta, gözcü Fred Fleet, karga yuvasının tepesinde dururken bir buzdağı gördü. Fleet, köprüye telefon ederek ölümcül mesajını iletti: "Buzdağı tam önümüzde." O sırada İkinci Kaptan William M. Murdoch komutasındaki köprü üstü, makine dairesine geminin motorlarını aksi yöne çevirmesi, rotayı sert bir dönüşle iskeleye kırması ve tüm su geçirmez kapıları kapatmasını bildiren bir sinyal göndererek yanıt verdi. Çarpışmadan önceki son saniyelerde köprüdeki dehşet dolu şaşkınlığı hayal edebilirsiniz. Geminin subayları ve buzdağını gören yolcular, çarpışmadan sonra bile facianın önlendiğine dair umutlarını yitirmemişlerdir. Ne yazık ki durum bundan ibaret değildi. Murdoch motorların tamamen durması yönünde sinyal verdi.

Titanik buzdağına, birçok yolcunun hiç hissetmediği hafif bir darbeyle vurdu. Geriye dönük bakıldığında, geminin rotasını koruyarak buz dağına kafa kafaya çarpması ve gövdenin yalnızca ön kısmının hasar görmesi daha iyi sonuçlar doğurabilirdi. Hal böyle olunca, buz dağı çelik gemiden aşağı doğru hareket ederken su seviyesinin altında 250 fitlik (76 metrelik) bir yarık açmıştı. Geminin altındaki daha kıdemli mürettebattan bazıları bu sarsıntıyı hissetmiş ve bunun bir pervane kanadında meydana gelen bir hasar olabileceğini düşünmüşlerdi. Üst kattaki yemek salonlarında gümüş çatal bıçak takımları sarsıntıdan titrerken, alt kattaki mutfaklarda bir tepsi dolusu ekmek ruloları yerlere savruldu. Yaşanan sorunun boyutlarının bilincine ilk varanlar geminin daha da derinlerinde, altıncı kazan dairesinde çalışanlar olmuştu. Bu bölümde deniz suyu akıntıları hızla kompartımanı sular altında bırakıyordu. Adamlar 5 numaralı kazan dairesinin güvenliği olduğunu düşünerek oraya kaçtılar, ancak orası da sel gibi su almaya başlamıştı.

A First-Class Stateroom, RMS Titanic
Birinci Sınıf Lüks bir Kamara, RMS Titanic
Cliff (CC BY)

Geminin yolcuları çoğunlukla yaşanan durumun ciddiyetinden bihaberdi. Hala salonlarda bulunan birkaç birinci sınıf yolcu iskambil oyunlarına kaldıkları yerden devam ediyordu. Sarsıntı ve motorların durmasıyla uyanan diğer yolcular ise, belki de her şeyin yolunda olup olmadığını kamarotlarından teyit ettikten sonra yeniden uykuya dalmışlardı. Bir grup yolcu geminin sancak tarafındaki ara güverteye buzdağından kopmuş buz parçalarını atarak uğraşıyordu. Bunun haricinde, gecenin soğuk havasına göğüs geren yolcular bakımından kayda değer bir şey görülmemişti.

Titanik Faciası

Yine de geminin derinliklerinde yaşanan sorunun boyutlarına dair emareler mevcuttu. Alt kat merdivenleri sularla dolmaya başlamış, bu sular geminin postanesine ve posta odalarına kadar ulaşmıştı. En düşük ve en ucuz kamaralar bile durmadan buz gibi suyla dolmaya başlamıştı. Geminin kazanlarındaki yangınların söndürülmesi yönünde talimat verilmişti. Beş numaralı kazan dairesinde 2 fit uzunluğunda (0.61 m) bir yarık oluşmuştu, ancak pompalar suyu uzak tutarak sonunda bölmenin boşaltılmasını sağladı. Bu durum geçicide olsa bir süre nefes aldırdı. Beraberce hasarı inceledikten ve su basan kompartımanları tespit ettikten sonra Thomas Andrews kaptana gemiye çok fazla su girdiğini ve gemiyi pruvadan aşağıya doğru eğdiğini açıkladı. Bu eğim sonunda suyun sırayla her bir su geçirmez bölmenin üst kısmından taşmasına neden oluyordu. Gemi o anda ne kadar güvenli görünürse görünsün, eninde sonunda batacağı matematiksel bir kesinlik kazanmıştı. Titanik ilk beş su geçirmez bölmeden üçünün, hatta ön taraftaki dördünün beraber su basmasını göze alabilirdi, ancak çok geçmeden beş bölmenin tamamı su altında kalacaktı. Titanik'in korkunç akıbeti belirlenmişti, şimdi tek soru bunun ne kadar süreceğiydi.

Saat 12.05'te, çarpışmadan yarım saatten az bir süre sonra, Kaptan Smith gemiyi terk etme emrini verdi. Gemi subayları filikaları indirmeye hazır hale getirdiler, yolcular ve mürettebat hala uyuyorlarsa uyandırıldılar ve can yeleklerinin giyilmesi emri verildi. Bazıları korunaklı sıcak tutan giysiler giydi, bazıları değerli eşyalarını ve hatıralarını aldı, diğerleri ise çok güzel mücevherlerini geride bıraktı. Sonunda, durumun boyutu, bazı yolcuların anlayamayacak kadar afallamış olmalarına rağmen, herkesin anlayabileceği kadar açık hale gelmişti. Herkes, gerek hizmetçileri eşliğinde gerekse kapalı kapıları kırarak geminin üst güvertelerine doğru ilerledi.

Titanik, yolculuğun üçte ikisini tamamlamış ve Atlantik'in buz gibi sularına gömülmüştü. Ayrıca, gemi güvertelerinden deniz seviyesine olan mesafe yaklaşık 70 fit (21 metre) idi ve gemide hiç tatbikat yapılmamıştı. Bu durum pek çok yolcu açısından pek cazip bir durum değildi - geceyi küçük bir filikada geçirmek, yardım gelene kadar 'batmaz' bir gemide kalmaktan çok daha vahim görünüyordu. Sonuç olarak, tüm filikalar dolu bir halde indirilmemişti.

Titanic's Musicians
Titanik'in Müzisyenleri
https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Titanic_orchetra.jpg (Public Domain)

Önce kadınlar ve çocuklar, ardından çiftler ve hala yer olması durumunda da bekar erkekler filikalara binmeleri konusunda teşvik edilmişti. Bazı kadınlar kocalarını geride bırakmayı reddetti, bazıları çocuklarının hatırına gitmeye ikna edildi, bazıları ise mürettebat tarafından fiziki müdahaleyle filikalara itildi. Birçok aile bu gecede ebediyen dağıldı. Daha sonra, gemi gerçekten de pruva kısmından batmaya başlayınca ve güverte hem öne hem de sancağa doğru gözle görülür bir biçimde eğilmeye başlayınca, yolcu sayısı daha da artarak filikalarda toplandı. Paniği en aza indirgemek maksadıyla, geminin müzisyenlerinden oluşan bir grup güvertede ragtime müziği çalmıştı. Şans eseri, belki de ne yolcular ne de mürettebatın çoğu, hepsi doldurulup başarı ile indirilse bile, 16 adet dayanıklı cankurtaran botu ve 4 adet katlanabilir filikanın gemide 1.000 üzerinde insan bırakacağının farkındaydı.

Saat 12.15'te geminin telsiz operatörüne tehlike sinyalleri göndermesi talimatı verilmişti. Birkaç gemi bu mesajları kabul etti. Yaklaşık 21 mil (33 km) uzaklıktaki en yakın gemi 6.000 tonluk SS Californian isimli buharlı gemisi idi, ancak geminin telsizi her zamanki gibi gece boyunca kapatılmıştı. Gemi de bir buz tabakası nedeniyle hareketsiz durumdaydı. Titanic'in mürettebatı bunu görebiliyordu ve bir lamba yardımıyla mors alfabesiyle bir mesaj gönderdi. SS Californian gemisi mors alfabesiyle mesaja cevap vermiş, ancak gemiler birbirinden mesajı algılayamayacak derecede uzakta kalmışlardı. SS Californian gemisinin mürettebatı Titanik'in her beş dakikada bir fırlattığı roketleri gördüler, ancak bunların bir imdat sinyali olduğunu fark edemediler, ki bu o zamanlar denizcilik prosedüründe halen yeni bir uygulamaydı. RMS Carpathia yolcu gemisi ise kaza yerinden 58 mil (93 kilometre) uzaktaydı ve 12.25'te yardım çağrısına yanıt verdi. Gemi Titanic'in bulunduğu yere doğru ilerleyerek son hızını üç deniz mili aştı. Titanic'in telsiz odası sinyal göndermeye devam etmiş ve 12.45'te kaybedeceği hiçbir şeyi kalmayan operatör John George Philips, bir yolcu gemisi üzerinde ilk kez kullanılan yeni SOS sinyalini denemeye koyulmuştu.

Fırlatılan roketler en azından Titanik'teki herkesi geminin gerçekten de batmakta olduğuna inandırmıştı. Geriye kalan filikaların sayısında azalma olduğundan, mürettebatın bir kısmına ateşli silahlar verildi. Geminin eğimi insanları pupa kısmına yönelmeye sevk etmişti. Yine de güvertenin alt katında insanlar vardı, zira yolcuların normal şartlar altında birinci ve ikinci sınıf bölümlerden uzak durmalarını sağlayan kilitli kapıların etrafından dolaşarak yollarını bulmaları gerekiyordu. Bazıları kamaralarının sessizliğini ve akıbetlerini beklemeyi tecih ediyordu. Makine dairesinde görevliler geminin ışıklarını çalışır durumda tutmak amacıyla uğraşırken, Philips de yorulmak bilmeksizin telsizinden sinyaller göndermeye devam ediyordu. Saat şimdi 01.20'ydi ve hemen hemen tüm filikalar gemiden güvenli bir uzaklıkta durmuş, yolcuları Titanik'in kargaşa dolu son dakikalarını dehşetle izlerken, ragtime müziğinin acayip ve neşeli müziği eşliğinde orkestra çalmaya devam ediyordu. Müzisyenlerin hiçbiri bir daha gün ışığı göremeyecekti.

Sinking of the Titanic by Stöwer
Stöwer'den Titanik'in Batışı
Willy Stöwer (Public Domain)

Saat 1.40'ta tüm yolculara geminin eğimini dengelemeye yardımcı olmak amacıyla sancak tarafına geçmeleri söylenmişti. O sırada artık fırlatılan roketler durmuştu. Yolcular çırpınarak indirilmekte olan son birkaç filikaya atlarken, kalabalığı geride tutmak amacıyla havaya ateş açılmıştı. Saat 2.05'te, gemiden ayrılan son filikalardan biri katlanabilirdi ve içinde Bruce Ismay vardı. Saat 2.10'da gemiden son telsiz sinyali de geldi; geminin güverte ışıkları güçlerini kaybediyor ve gemiye sessizlik çökerken kırmızı renkte parlıyordu, artık halatlarla ve botlarla boğuşmaya gerek kalmamıştı. Saat 2.10'da gemiden son telsiz sinyali gönderildi. Kaptan Smith geriye kalan mürettebat arasında dolaşarak görevlerinden azledildiklerini ve artık 'herkes kendi başının çaresine baksın' emrini verdi. Bazıları denize atlarken orkestra çalmaya devam etmişti. Mürettebatın bir kısmı, subay kamarasının çatısına bağlı olan son iki katlanabilir botu çözmek için uğraştı. Kaygı verici bir halde orkestra ragtime müzikten ilahilere geçiş yaptı. Saat 2.18'de geminin ışıkları söndü.

Saat 2.20 sularında geminin pupa kısmı giderek yükselmiş, ön taraftaki huni bir gürültüyle kopmuş ve Titanik derin sulara doğru batmaya başlamıştı. Yüzme bilenler su basıncından kurtulmaya çalıştı. Bazı filikalar toplam 13 yüzücüyü kurtarmak amacıyla gemiye geri dönmüş, ancak bunlar kısa süre zarfında dolup taşmış ve gecenin karanlığında yankılanan yardım çığlıkları duymazdan gelinmek zorunda kalınmıştı. Dondurucu suda, hipotermi yüzünden yaşanan felaketin üstüne bir sessizlik perdesi çökmüştü.

RMS Carpathia gemisi şafak söktükten hemen sonra, saat 4.00'te olay mahalline vardığında, Titanik görünürde yoktu; yalnızca şezlonglar ve can yelekleri gibi bir enkaz yığını vardı. 705 kazazede filikalardan çıkarıldı. Ayrıca yüzlerce yüzen beden de toplanmıştı. 1502 kişi hayatını kaybetmişti. Hayatta kalan kişiler ve yüzen bedenler New York'a götürülmüş ve burada üçte birinin kimliği tespit edilememişti.

Kazanın Ardından

Kaptan Smith her zaman söz verdiği gibi gemisiyle beraber sulara gömüldü. Gözcü Frederick Fleet hayatta kaldı. İşte böyle bir şanstı. Hayatta kalanların peşlerini kabuslar, vicdan azabı ve bazen, bilhassa erkekler açısından, gemideki bir kadın ya da çocuğun yerlerini aldıkları yönündeki ithamlar bırakmamıştı. Ayrıca, nispeten, üçüncü sınıftan gelen erkek, kadın ve çocukların birinci ya da ikinci sınıftan gelenlerden çok daha fazla hayatını kaybettiği gerçeği de huzursuzluk vericiydi.

Faciayla ilişkin resmi soruşturmalar Amerika ve İngiltere'de düzenlenmişti. Bulguların sonuçları Uluslararası Denizde Can Güvenliği Sözleşmesi'nin hazırlanmasına vesile olmuştu. Bu sözleşmenin öne çıkan maddeleri arasında 24 saat boyunca telsizle gözlem yapılması, fırlatılan roketlerin tehlike sinyali amaçlı kullanılması, yolcular arasında cankurtaran botu tatbikatı yapılması ve gemilerin taşıması gereken cankurtaran botu sayısı gibi yönetmelikler yer almaktadır. Bir başka uzun süreli yarar da Atlantik'teki buz dağlarının hareketlerini kesintisiz biçimde denetlemek üzere Uluslararası Buz Devriyesi'nin oluşturulması olmuştur.

O dönemde Titanik faciası denizde yaşanan korkunç bir can kaybından çok daha fazlasıydı. İnsanlığın kendine olan güven duygusuna, tasarım ve zekanın doğa olaylarının hakkından gelebileceğine olan inancına indirilen bir tokat niteliğindeydi. Bu bakımdan bu facia, dünyanın tanık olduğu uzun bir mühendislik başarısının da son bulması anlamına geliyordu. Bu derece başarılı bir biçimde inşa edilmiş ve tasarlanmış bir geminin uğradığı facia, 20. yüzyılda yaşanacak olan daha büyük facialardan yalnızca bir tanesiydi.

Titanik'in Keşfi

Titanik'in akıbeti, o korkunç Nisan gecesinden bu yana kamuoyunun ilgisini çekmeye devam etmektedir. Şiirler, şarkılar ve filmlerle anılmasına rağmen hala cevaplanmamış bir soru vardı: Gemi şimdi neredeydi? Titanik hikayesi henüz tamamlanmamıştı. Robert D. Ballard en yeni teknolojik robotik denizaltılarla okyanus tabanında Titanik'i aramaya başlamıştı. Bunu ilk deneyen o değildi ama henüz kimse başarılı olamamıştı. Ballard'ın bütçesi ve ABD Deniz Donanması desteğiyle, yüzeyin 3,8 km (12.460 ft) altındaki geniş bir arama alanında bulunan efsanevi gemiyi bulması için kendisine yalnızca 12 gün süre tanınmıştı. Titanik, arama çalışmasının 10. gününde, 1 Eylül 1985 tarihinde keşfedilmişti. Gemi yüzeyin hemen altında iki ayrı parçaya ayrılmış ve ardından deniz tabanına batmıştı. Enkaz ve kalıntılar geniş bir alana yayılmıştı ve porselen fincanlardan boş bir çift ayakkabıya kadar çeşitli eşyalar bulunuyordu. Daha sonra başkaları tarafından gerçekleştirilen keşif gezileri, zamanla tahribata uğramadan önce 5.000'den fazla eşyayı toplamak ve enkazı sonsuza dek yok olmadan önce kapsamlı bir incelemeye tabi tutmak için tartışmalı bir süreç başlatmıştı.

Bibliografya

Dünya Tarihi Ansiklopedisi bir Amazon İştirakidir ve uygun kitap satın alımlarından komisyon kazanır.

Çevirmen Hakkında

Burak Yildiz
1994 yılında Türkiye'nin güneydoğusunda, Diyarbakır'da doğdum. İstanbul'da yaşıyorum. Mütercim Tercümanlık (İngilizce) mezunuyum. TEDx platformunda 2021 yılından beri Gönüllü Çevirmenlik yapıyorum. Liseden itibaren tarihe çok ilgim var.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve tüm medeniyetlerin paylaştığı fikirleri keşfetmek yer almaktadır. Siyaset Felsefesi alanında yüksek lisans derecesine sahiptir ve WHE Yayın Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2021, Mayıs 19). RMS Titanic [RMS Titanic]. (B. Yildiz, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-19812/rms-titanic/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "RMS Titanic." tarafından çevrildi Burak Yildiz. World History Encyclopedia. Son güncelleme Mayıs 19, 2021. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-19812/rms-titanic/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "RMS Titanic." tarafından çevrildi Burak Yildiz. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 19 May 2021. İnternet. 02 Eki 2024.