Antik Mısır Edebiyatı

Tanım

Joshua J. Mark
tarafından yazıldı, Selin Çergel tarafından çevrildi
14 Kasım 2016 tarihinde yayınlandı
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, Endonezce, İspanyolca
X
Stele of Minnakht, Chief of the Scribes (by Clio20, CC BY-SA)
Yazıcıların Şefi Minnakht'ın Steli
Clio20 (CC BY-SA)

Antik Mısır Edebiyatı mezar, stel, dikilitaş ve tapınaklar üzerine yazılmış mitler, hikâyeler ve efsaneler, dinî yazılar, felsefi eserler, otobiyografiler, biyografiler, tarihler, şiirler, ilahiler, kişisel denemeler, mektuplar ve mahkeme kayıtları gibi çok çeşitli düzyazı ve şiir biçimlerinden oluşmaktadır. Bu biçimlerin çoğu genellikle “edebi eser” olarak tanımlanmasa da Mısır çalışmalarında bu şekilde isimlendirilmiştir. Bunların birçoğu, özellikle Orta Krallık Dönemi’ndeki (MÖ 2040-1782) eserler çok yüksek edebi değerlere sahiplerdi.

Mısır yazılarının ilk örnekleri, Adak Listeleri ve otobiyografiler şeklinde Erken Hanedan Dönemi’ne (MÖ 6000-3150) tarihlendirilmektedir. Kişilerin mezarları üzerine işlenmiş otobiyografiler, Adak Listeleri (Offering Lists) ile birlikte kişinin mezarına düzenli olarak hangi hediyelerin hangi miktarlarda konulduğunu yaşayanlara bildirmekteydi. Bedenleri yok olsa da ölenlerin hâlâ yaşamaya devam ettiği ve fiziksel bir formları olmasa da yemeleri ve içmeleri gerektiği düşünüldüğü için mezarlara düzenli olarak adak adamak önemliydi. Adak Listesinden türeyen Adak Duaları, daha sonraları standart bir edebi eser olarak Adak Listesinin yerine geçmiştir ve otobiyografilerin de yerini kralın saltanatını ve ölümden sonraki yaşama doğru başarılı yolculuğunu anlatan Piramit Metinleri almıştır. Bu iki gelişme de Eski Krallık Dönemi’nde (MÖ 2613-2181) meydana gelmişti.

Bu metinler fonogramları (sesi temsil eden simgeler), logogramları (sözcükleri temsil eden simgeler) ve ideogramları (his veya anlamı temsil eden simgeler) birleştiren bir yazı sistemi olan hiyeroglifler ile yazılmıştır. Bu sözcük etimolojik olarak hieros-glif yani kutsal oyma anlamına gelmektedir. Hiyeroglif yazımı yoğun uğraş gerektirdiğinden yazması daha hızlı ve kullanması daha kolay hiyeratik yazı (kutsal yazılar) olarak bilinen başka bir sistem geliştirilmiştir. Hiyeroglife kıyasla daha az resmî ve kesin kuralları olan bir yazı biçimi olan hiyeratik yazı, temelini hiyeroglif yazıdan almakta ve aynı ilkelere dayanmaktadır. Hiyeroglif yazı, sembollerin dizilişinin estetik güzelliğine önem verilerek yazılmıştır. Hiyeratik yazı ise bilgiyi hızla ve kolayca aktarmak için kullanılmıştır. Yaklaşık olarak MÖ 700 yılında, hiyeratik yazının yerini demotik (halka ait yazı biçimi) yazı almıştır. Demotik yazı, Mısır’da Hristiyanlığın yükselişine kadar devam etmiş ve yaklaşık olarak MS 4. yüzyılda yerini, Kıptî (Antik Mısır halkının dili) yazısına bırakmıştır.

Birçok Mısır edebî eseri, hiyeroglif ya da hiyeratik yazıyla yazılmıştır. Hiyeroglifler mezar, dikilitaş, stel ve tapınak gibi anıtlarda kullanılırken.

Birçok Mısır edebî eseri, hiyeroglif ya da hiyeratik yazıyla yazılmıştır. Hiyeroglifler mezar, dikilitaş, stel ve tapınak gibi anıtlarda kullanılırken; hiyeratik yazı, papirüs rulolarında ve seramik kaplarda kullanılmıştır. Hiyeratik ve sonrasında demotik ile Kıpti yazılar, önceleri okumuş ve eğitimli insanların yaygın yazı sistemi olsa da hiyeroglifler, Erken Hristiyanlık Dönemi’nde unutulana dek Mısır tarihi boyunca anıtsal yapılar için kullanılmaya devam etmiştir.

“Mısır Edebiyatı” tanımı pek çok farklı türde yazıyı içerse de bu yazıda hikâyeler, efsaneler, mitler ve kişisel denemeler gibi standart edebî eserlerin üzerinde durulacaktır (diğer tür veya eserlerden özellikle önemli olduklarında bahsedilecektir). Mısır tarihi ve tabii edebiyatı, yüzyıllara dayanmakta ve ciltlerce kitapları doldurmaktadır. Bu kültürün geniş yelpazedeki yazılı eserlerini eşit ölçüde ele almayı amaçlamak tek bir makalede mümkün değildir.

Eski Krallık Dönemi’nde Edebiyat

Adak Listeleri ve otobiyografiler, “edebi eser” olarak nitelendirilmeseler de Mısır yazı sisteminin ilk örnekleridir. Adak Listesi, Mısırlılarca hetep-di-nesw (kral tarafından verilen nimet) olarak bilinen, orada gömülü kişi için uygun yiyecek, içecek ve diğer adakları belirten, mezara yazılan basit bir talimattı. Ölen kişinin ardından yazılan otobiyografi, sanki ölen kişi konuşuyormuş gibi birinci kişi ağzından yazılırdı. Mısırolog Miriam Lichtheim şöyle yazar:

Yazılı bir otoportre olan otobiyografinin temel amacı, heykel ve rölyef otoportresi ile aynıydı: bireyin, sonsuzluk karşısında ve iyi değer anlamında tipik özelliklerini özetlemek. (4)

Bu erken dönem ölüm ilanlarının sayısı, “hayattaki düzensiz deneyimleri, yazılı sözün kalıcı ifadelerinde yakalama yeteneğinden” gelişen ve Erdem Listesi olarak bilinen bir çeşit kalıplaşmış yazıyla artmıştır (Lichtheim, 5). Erdem Listesi, kişinin hayatında yaptığı iyilikleri ve hatırlanmaya ne kadar değer olduğunu vurgulardı. Lichtheim, erdemlerin öneminin “toplumun ahlaki standartlarını yansıtmak” ve aynı zamanda ölenlerin bu standartlara ne kadar bağlı olduklarını belli etmek için olduğunu söylemiştir (5). Bu otobiyografilerden ve erdem listelerinden bazıları, sahte kapılara veya lentoların kenarına kısaca yazılırken, bazıları, Weni’nin Otobiyografisi gibi büyük taş levhaların üzerine oldukça detaylı bir biçimde yazılırdı. Otobiyografi düzyazı, liste ise kalıplaşmış şiir şeklinde yazılırdı. Bunun tipik örneklerinden biri Eski Krallığın 6. Hanedanlık zamanında yazılmış Sheshi olarak da bilinen Nefer-Seshem-Ra adlı yazıtında görülebilir:

Şehrimden geldim,

Nomumun soyundan türedim.

Efendisinin hak ettiği değeri verdim.

Onu sevdiği şeylerle hoşnut ettim.

Hakikate dil oldum, iyilik ettim.

Adalete dil oldum, mükerrer eyledim.

Doğru anın peşine düştüm,

Ki insanlara uyuşabileyim.

İki taraf adına karar verdim,

Ki onları memnun edebileyim.

Zayıfın, güçlü karşısında imdadına yetiştim.

Gücüm yetebildiğince,

Açı doyurdum, çıplağı örttüm.

Kayıksız olanı karaya taşıdım.

Oğlu olmayanı toprağa verdim.

Kayığı olmayana kayık eyledim.

Babama saygı, anneme hoşnutluk eyledim.

Çocuklarını yetiştirdim.

Diye söyler, Sheshi adıyla bilinen.” (Lichteim, 17)

Bu otobiyografiler ve Erdem Listeleri 5. ve 6. hanedanların, kraliyet ailesine mensup olan ve kralların hayatını, erdemlerini ve ölümden sonraki yaşama olan yolculuğunu anlatan Piramit Metinleri’ni meydana getirmiştir. Dolayısıyla bu yazılar, merhumun dünyevi hayatını ve tanrıların diyarına doğru çıktığı ölümsüz yolculuğunu ihtiva etmeye çalışmış ve bu vesileyle de önceki dinî inançları kayda geçirmişlerdir. Başlangıçtan beri var olan bir tümseğin üstünde duran ve kaos sularının ortasında hiçlikten varlığı yaratan Atum’un hikâyesi gibi yaratılış mitleri Piramit Metinleri’nden gelmektedir. Bu talimatlarda aynı zamanda Osiris’in, kardeşi Set tarafından öldürülmesinden, kız kardeşi-karısı İsis tarafından yeniden hayata döndürülmesinden ve İsis’in Delta bataklıklarında oğulları Horus’a bakmasından bahsedilmektedir.

Detail from the Sarcophagus of Ankhnesneferibre
Ankhnesneferibre Lahitinden Detay
Guillaume Blanchard (GNU FDL)

Piramit Metinleri’nin hemen ardından Bilgelik Metinleri olarak bilinen metin türü ortaya çıkmıştır. Nasıl yaşanacağını gösteren bu kısa özdeyişler, Tanah’ın (Eski Ahit) Ketuvim bölümündeki Özdeyişler Kitabı’nın satır aralarında bulunmakta ve birçok durumda Özdeyişler, Vaizler, Mezmurlar ve diğer dinî anlatılarında bulunan aynı türden tavsiyeler içermektedir. En eski Talimat, 5. Hanedanlık zamanlarında Prens Hardjedef tarafından yazılmıştır ve şu tavsiyeleri içermektedir:

Bir başkası arındırmadan seni,

Kendi gözlerinle arındır kendini.

Refaha erince, yuvanı kurunca,

Candan bir eş bulunca, bir oğlun olacak.

Kendine bir yer edindiğin zaman,

Yaptığın ev o oğul için olacak.” (Lichteim, 58)

Daha sonraları Kagemni’ye ithaf edilen Talimat’ta şunlar tavsiye edilmektedir:

Hürmetkâr adam refaha erer,

Övülen alçakgönüllü olandır.

Çadır sessize açılır,

Suskunun koltuğu geniştir.

Gevezelik yapma!

Biriyle oturduğun zaman,

Sevdiğin yemeği sakın;

Baskı kısa bir andır,

Oburluk avam ve ayıptır.

Bir kap su suskunluğu dindirir,

Avuç dolusu bitki kalbi güçlendirir.” (Lichteim, 59-60)

Ünlü bir figüre atfedilen veya ünlü bir figürü içeren Mezopotamya Naru Edebiyatı modeline göre yazılmış bunun gibi birçok eser vardır. Gerçek Prens Hardjedef’in, Talimatları yazmadığı gibi Kagemni’ninki de gerçek Kagemni’ye sunulmamıştır. Naru Edebiyatı’nda olduğu gibi, esere önem kazandırması ve geniş kitleler tarafından kabul görmesini sağlaması için tanınmış bir kişi seçilirdi. Bilgelik Edebiyatı, Piramit Metinleri ve otobiyografik yazılar Eski Krallık Dönemi’nde oldukça gelişmiş ve Orta Krallık Dönemi Edebiyatı’nın temelini oluşturmuşlardır.

Orta Krallık Dönemi Edebiyatı

Orta Krallık Dönemi, Mısır Edebiyatı’nın altın çağı olarak kabul edilmektedir. Bu dönemde, hiyeroglifin en üst düzey formu olarak kabul edilen ve günümüzde sıklıkla anıtlarda ve müzelerde diğer eserlerde görülen, Orta Mısır dili olarak bilinen yazı gelişmiştir. Mısırolog Rosalie David bu dönemle ilgili şu yorumda bulunur:

Bu dönemin edebiyatı, Birinci Ara Dönemin ayaklanmalarının ve iç savaşının ülkeye kattığı derinliği ve olgunluğu yansıtmıştır. Mısırlıların şüphelerini ve kendi kendilerini analiz etmelerinin en iyi örneklerinden olan Karamsar Edebiyat gibi yeni edebi türler gelişmiştir. (209)

David’in bahsettiği Kötümser Edebiyat, sadece hayatın karmaşasına anlaşılırlık katmakla kalmaz, aynı zamanda bunu üst düzey edebi dille yapabilen Orta Krallık Dönemi’nin en iyi türlerinden biridir. Genellikle bir ders verdiği için didaktik edebiyat olarak bilinen bu türün en ünlü eserlerinden bazıları Bir Bezginin Ruhu ile Tartışması (The Dispute Between a Man and his Ba (soul), Çiftçinin Ağıtları (The Eloquent Peasant), Meslek Hicvi (The Satire of the Trades), Kral I. Amenemhet’in Oğlu Senusret’e Talimatları (The Instruction of King Amenemhet I for his Son Senusret I), Neferti’nin Kehanetleri (The Prophecies of Neferti) ve Ipuwer Papirüsü’dür (The Admonitions of Ipuwer).

Egyptian Scribe's Palette
Mısırlı Katibin Paleti
Mark Cartwright (CC BY-NC-SA)

Bir Bezginin Ruhu ile Tartışması,[3] intihar hakkında yazılmış en eski eser olarak kabul edilmektedir. Eser, hayatın zorlukları ve nasıl yaşanması gerektiği hakkında anlatıcı ile ruhu arasında bir sohbet şeklindedir. Vaiz ve Ağıtlar kitaplarına benzeyen kısımlarda ruh, hayattaki güzellikler ile tanrıların iyiliklerini ve bir zaman sonra öleceği için hayatını şu an yaşaması gerektiğini hatırlatarak adamı teselli etmeye çalışmaktadır. Mısırolog W. K. Simpson, metni Hayatından Yorulmuş Adam olarak çevirip metnin intiharla ilgili olduğu görüşüne karşı çıkar. Simpson şöyle yazar:

Papirüs Berlin 3024’te bulunan bu Orta Krallık Dönemi metni, genellikle bir adam ve ba’sı (ruhu) arasında geçen intihar ile ilgili bir tartışma olarak yorumlanmıştır. Burada benim önerdiğim fikir, metnin farklı bir doğası olduğudur. Metinde sunulan, bir tartışma değil; hayatın kötülüklerinden, var olmanın özünde iyiliğini kabul etme kabiliyeti bulunmayacak noktaya kadar bunalmış bir adamın psikolojik tasviridir. İçsel benliği, bir bakıma, bütünleşememekte ve huzura erememektedir. (178)

Adam ve ruhu arasındaki diyaloğun derinliği, değinilen hayat tecrübelerinin çeşitliliği, bahsedilen diğer eserlerde de görülmektedir. Belagatlı Köylü eserinde, güzel konuşabilen yoksul bir adam, zengin bir toprak sahibi tarafından soyulur ve kasabanın yöneticisine davasını sunar. Yönetici konuşma yeteneğinden o kadar etkilenir ki konuşmasını daha da dinleyebilmek için davasını sürekli reddeder. Sonunda köylü hakkını elde etse de metin, aslında bedel ödemeden alınması gerekenleri alabilmek için otorite sahiplerinin huyuna gitmek ve onları eğlendirmek zorunda olmanın adaletsizliğini gözler önüne sermektedir.

Meslek Hicvi, bir adamın hayatın zorluğundan ve tüm gün hiçbir şey yapmayıp yazı yazmanın yaşanabilecek en iyi hayat olmasından dolayı oğluna kâtip olmasını tavsiye etmesini anlatır.

Meslek Hicvi, bir adamın hayatın zorluğundan ve tüm gün hiçbir şey yapmayıp yazı yazmanın yaşanabilecek en iyi hayat olmasından dolayı oğluna kâtip olmasını tavsiye etmesini anlatır. Yapılabilecek diğer tüm meslekler, sonsuz bir zahmet ve sıkıntı olarak, hayat ise bunlara harcanamayacak kadar kısa ve değerli olarak anlatılır.

Babanın oğluna hayatın nasıl en iyi şekilde yaşanabileceğini tavsiye etmesi diğer birçok eserde de kullanılmaktadır. Amenemhat’ın Talimatları’nda suikasta uğramış bir kralın oğluna, kendisine yakın olanlara güvenmemesi çünkü insanların göründükleri gibi olmadığı, yapılacak en iyi şeyin insanın kendi kendini dinlemesi ve herkese karşı temkinli olması gerektiği şeklinde uyarılar vardır. Amenemhat’ın hayaleti, çevresinde güvendiği kişileri yanında tuttuğu erdemli bir yaşayıştan dolayı tanrıların onu ödüllendireceği gibi yanlış bir inanışa sahip olması yüzünden yakını olan insanlar tarafından öldürülmesini anlatır. Shakespeare’in Hamlet’inde Polonius oğluna, “Dostluğunu kanıtlamış olanlara aç yüreğini açabildiğince ama adam gibi görünen yeni yetmelere karşı temkini elden bırakma”[4] şeklinde tavsiye verir. Burada Polonius, oğluna çok az tanıdığı kişilere güvenmemesi ve yalnızca kendi değerini kanıtlamış olanlara güvenmesi gerektiğini söyler. I. Amenemhat’ın hayaleti bunun bile aptalca bir yol olduğunu belirtir:

Kardeşine güvenme,

Kimseyi dostun olarak görme,

Kendine samimi ahbaplıklar kurma,

Çünkü onlar hiçbir şey kazandırmaz.

Gece yattığında, kalbin seni korusun,

Çünkü ızdıraplı gününde hiç kimsenin savunanı olmayacak.

Gerçek Kral I. Amenemhat (MÖ 1991-1962) 12. Hanedanın ilk büyük kralıydı ve gerçekten yakınları tarafından suikasta uğramıştı. Adını taşıyan talimat daha sonra, muhtemelen I. Senusret’in isteği üzerine, babasını övmek ve suikastçıları kötülemek için adı bilinmeyen bir kâtip tarafından yazılmıştır. I. Amenemhat ayrıca Neferti’nin Kehanetleri adlı, tüm insanlığın kurtarıcısı olan, ülkenin tüm sorunlarını çözen ve altın çağ başlatan bir kralın (I. Amenemhat) gelişini öngören eserde övülmektedir. Eser, I. Amenemhat’ın ölümünden sonra yazılmıştır fakat gerçek bir kehanetmiş ve hükümdarlığından önce yazılmış gibi anlatılmaktadır.

Güya kehanette bulunduğu olaydan sonra yazılan bir öngörü olan bu “sahte kehanet” motifi tarihsel gerçeklerin, yazarın amacına göre yeniden yorumlandığı Mezopotamya Naru Edebiyatı’nda bulunan başka bir özelliktir. Neferti’nin Kehanetleri örneğinde eserin odak noktası, I. Amenemhat’ın ne kadar kudretli bir kral olduğudur. Kaderini gerçekleştirmesi ve ülkesini kurtarması için tanrılar tarafından seçildiğini göstermek amacıyla hükümdar olacağına dair öngörü, tarihte çok daha geriye konulmuştu. Ayrıca bu eser, I. Amenemhat’ın hükümdarlığının bir nevi “Altın çağ” olan refah zamanını ihtilaf ve kaos ile dolu bir önceki hükümdarlık ile kıyaslayarak, Orta Krallık Dönemi Edebiyatı’nda sıkça rastlanan bir motifi takip etmektedir.

Ipuwer Nasihati, bu altın çağ temasına daha eksiksiz bir şekilde değinmektedir. Bir zamanlar tarihsel habercilik olarak görülen eser, umutsuzluk ve belirsizlik dolu şimdiki zaman ile her şeyin iyi ve hayatın kolay olduğu geçmiş zamanın karşıtlığını yansıtan kaosa karşı düzen edebiyatı olarak tanınmıştır. Ipuwer Nasihati, “Mısır’dan Çıkış” kitabındaki On Belanın kanıtı olarak, genellikle Mısır tarihiyle dinî anlatıları ilişkilendirmek isteyenler tarafından alıntılanır ancak bu, doğru değildir.

Eser, Eski Ahit’teki belalarla hiçbir şekilde ilişkili olmadığı gibi aynı zamanda geçmişten günümüze birçok kültürün ürettiği türde bir edebi metin olduğu açıktır. Herkesin, hayatında bir dönemde, özlemle geçmişe baktığı ve şimdiki zamanla kıyasladığını söylemek abartı olmaz. Ipuwer Nasihati basitçe bu deneyimi, belki de normalden daha etkileyici bir biçimde kaydetmiştir ve nasihatin tarihsel bir olayı anlattığı düşünülemez.

Ipuwer Papyrus
İpuwer Papirüsü (İpuwer'in Nasihatları)
Rijksmuseum van Oudheden, Leiden (CC BY)

Bu düzyazı metinlere ek olarak Orta Krallık Dönemi, sıklıkla ölümden sonraki ideal yaşamı, tanrıların merhametini sorgulayan ve aynı zamanda böyle bir ahiretin sözünü veren tanrılara ilahiler yazan Arpçının Ezgileri (Arpçının Şarkıları olarak da bilinir) şiirini yazmıştır. Mısır tarihinin en ünlü düzyazı anlatıları (Gemi Kazazedesinin Hikâyesi ve Sinuhe’nin Hikâyesi) da Orta Krallık Dönemi’ne dayanmaktadır. Gemi Kazazedesinin Hikâyesi, kaza geçirip bir adaya çıkan, kendisine tüm zenginlik ve mutluluklar sunulan ancak hepsini reddeden ve Mısır’a dönmek isteyen bir adamın hikâyesini anlatmakta ve Mısır’ı tüm olası dünyaların en iyisi olarak göstermektedir. Sinuhe’nin Hikâyesi de I. Amenemhat’ın suikastından sonra sürgün edilen bir adamın eve dönme özlemini anlatarak aynı hayali yansıtmaktadır.

Birinci Ara Dönem’de (MÖ 2181-2040) Mısır’ın karşılaştığı güçlükler, Orta Dönem’de de görülen edebiyata yansımıştır. Günümüzde hâlâ Mısır üzerine yazılan tarih kitaplarında yer alan iddiaların aksine, Birinci Orta Dönem kaosla, karanlıkla ve evrensel bir kaygıyla dolu bir zaman değildir. Yalnızca güçlü merkezi bir hükümetin olmadığı bir zamandır. Bu durum özerk bölgelerin, Eski Krallık Dönemi’nde en az kraliyet sanatı kadar değer görmüş olan kendi tarzlarını oluşturmasını sağlayarak kültür ve sanatın demokratikleşmesiyle sonuçlanmıştır.

Yine de Orta Krallık Dönemi’nde kâtipler, Birinci Ara Dönem zamanına bakmış ve onda, Eski Krallık Dönemi’nin görkeminden kesin bir uzaklaşma görmüşlerdir. Ipuwer Nasihati gibi eserler daha sonraki Mısırologlar tarafından Orta Krallık Dönemi’nden önceki dönemin kaos ve düzensizliğinin doğru bir tarifi olarak yorumlansa da gerçekte, Birinci Ara Dönem’de sanatta keşif ve ifade özgürlüğünün teşvik edilmesiydi; sonraki kâtipler eserlerini hiçbir zaman yazamayacaktı.

Eski Krallık Dönemi’nin, sadece krallara ve soylulara uygun olan kraliyet otobiyografilerini ve Adak Listeleri’ni, Birinci Ara Dönem’de kendisine mezar yapmaya parası yeten asil veya asil olmayan herkes kullanabiliyordu. Aynı şekilde Orta Krallık Dönemi’nde, I. Amenemhat gibi kralları övebilen ya da sıradan bir denizcinin düşüncelerinden ve duygularından bahseden veya ruhuyla çelişkiye düşen isimsiz bir anlatıcıyı anlatabilen hikâyeler vardır. Orta Krallık Dönemi Edebiyatı, kişinin hakkında yazabileceği konuları genişleterek anlatım yelpazesini büyüttü ki bunların hiçbiri, Birinci Ara Dönem olmadan mümkün olmazdı.

Tale of Sinuhe (Berlin 10499)
Sinuhe'nin Hikâyesi (Berlin 10499)
L. Baylis (Copyright)

Ünlü eserlerin birçoğunun yaratıldığı 12. Hanedanlık Dönemi’nin ardından, daha zayıf bir 13. Hanedanlık dönemi geldi. Orta Krallık Dönemi tüm açılardan, sonunda yabancı bir halkın hükmüne düşecek kadar zayıfladı: Hiksoslar ve onların kontrol dönemi, tıpkı Birinci Ara Dönem gibi, daha sonraları yine kaos ve karanlık hakkında yazacak olan Mısırlı kâtipler tarafından kötülenecekti. Yine de gerçekte, daha sonraları Yeni Krallık Dönemi Edebiyatı tarafından göz ardı edilecek olsa da Hiksoslar, Mısır kültürüne değerli katkılarda bulunmuşlardır.

Yeni Krallık Dönemi’nde Edebiyat

Orta Krallık Dönemi ile Yeni Krallık Dönemi olarak bilinen dönemlerin arasında bulunan zaman dilimine bilim insanları İkinci Ara Dönem (MÖ 1782-1570) adını vermişlerdir. Bu dönemde Mısır’da yönetim, Aşağı Mısır’da Avaris’te yabancı Hiksos kralları, Yukarı Mısır’da Teb’de Mısır hükümdarlığı, Yukarı Mısır’ın güney kesimlerinde Nübyelilerin (Nubiler) kontrolü arasında bölünmüştür. Mısır, Yeni Krallık Dönemi’ni başlatan Tebli I. Ahmose (MÖ 1570-1544) tarafından, Hiksosların ve Nübyelilerin sınır dışına kovulması ile birleşmiştir. Hiksos “istilası”, Mısırlıların zihinlerinde taze kalmış ve dönemin politikalarına ve edebiyatına yansımıştır.

Yeni Krallık Dönemi’nin ilk firavunları kendilerini Hiksoslularınkine benzer bir saldırıyı önlemeye adamış ve böylelikle Mısır’ın sınırlarını genişletmek için bir grup askeri sefere çıkmışlardır. Bu, edebiyat ve sanatta daha geniş bir kapsamı yansıtan İmparatorluk Çağı’nı Mısır için getirmiştir. Mısır tanrılarının ve onların firavunlara devamlı desteğini gösteren anıtsal yazıtlar, ülkenin komşularına karşı üstünlüğünü ifade etmenin bir aracı olmuş, hikâyeler ve şiirler Mısır’ın sınırları dışındaki dünyayla ilgili geniş bilgi birikimini yansıtmış, eskinin kaosa karşı düzen teması tanrısal bir mücadele olarak yeniden canlandırılmıştır. Bu daha geniş temalar, Orta Krallık Dönemi’nin kötümser ve karmaşık görüşleri üzerinde vurgulanmıştır. Birinci Ara Dönem’in Orta Krallık Dönemi’nin yaptığını, Hiksoslar ve İkinci Ara Dönem Yeni Krallık Dönemi’nin sanat ve edebiyatına yapmış, eserleri daha zengin ve konu, tarz ve karakter bakımından daha karmaşık hâle getirmiştir. Rosalie David şöyle yazar:

Mısır’ın yeni bir imparatorluk kurduğu dönemde gelişen Yeni Krallık Dönemi Edebiyatı, daha kozmopolit bir bakış açısını göstermektedir. Bu, büyük devlet tanrısı Amun-Ra’nın evrensel bir yaratıcı olarak yüceltilmeye çalışıldığı metinlerde, tapınak duvarlarına ve başka yerlerde kralın Nübye ve Suriye’deki askeri zaferlerini anlatan yazıtlarda gösterilmiştir.

Bu sadece anıtsal yazıtlar ve ilahiler için geçerlidir. Yazıtların içeriği dinîdir ve genellikle zamanın en popüler iki kültünün tanrıları olan İsis, Amun veya Osiris gibi tanrılara odaklanmaktadır. Fakat hikâyeler ve şiirler; adaletsizlikle yüzleşmek, sadık olmayan eş veya ölüm karşısında hayatı dolu dolu yaşamak gibi insanların hayatlarında karşılaştıkları çatışmalarla ilgilenmiştir. Aynı temalara Orta Krallık Dönemi’nde değinilmiş veya derinlemesine incelenmiştir. Yine de Yeni Krallık Dönemi, Mısır’ın dışındaki farklı kültürlere, değerlere karşı bir farkındalık göstermektedir.

The Seated Scribe
Oturmuş Yazıcı
Mindy McAdams (CC BY-NC-ND)

Orta Krallık Dönemi Edebiyatı artık “klasik” olarak görülmüş ve kâtip olmak isteyen öğrenciler tarafından çalışılmıştır. Yeni Krallık Dönemi’nin ilginç bir özelliği, kâtiplik geleneğinin önemine vurgu yapmasıdır. Kâtipler her zaman Mısırlıların günlük hayatlarında önemli bir yere sahip olmuş ve Meslek Hicvi’nin popülerliği, Orta Krallık Dönemi’ndeki okurların da bu durumun farkında olduğunu göstermiştir. Ancak Yeni Krallık Dönemi’nde, Lansing ve 4. Chester Beatty Papirüslerinde günümüze kalan eserlerde, kâtiplik sadece saygı duyulan bir meslek değildir. Kâtiplik, kavramları kelimelere dökmek, yokluktan bir şey var etmek ve böylelikle eserleriyle ölümsüz olmak gibi yeteneklerle neredeyse tanrısal bir iştir. Lichtheim, 4. Chester Beatty Papirüsü ile ilgili şu yorumu yapmaktadır:

4. Chester Beatty Papirüsü tipik bir kâtip derlemesidir. Kitabın sağ tarafı dinî ilahiler içerir, sol tarafı da kâtiplik mesleğiyle ilgili kısa metinlerden oluşur. Bunların içinden bir tanesi sıra dışıdır. İnsanın ölümsüzlüğe erişebilmesinin tek yolunun kitaplarıyla naklettiği adının ünüyle olduğu gibi olağanüstü bir iddia ile yazarlık mesleğine sıradan klişelerin ötesinde bir övgüdür. İnsanlar toprak olur ancak yazı kalır.” (New Kingdom, 167)

Yazının kutsal doğası kavramının Mısır’da uzun bir geçmişi vardır. Yazının insanlığa bilgi ve bilgelik tanrısı Thoth tarafından verildiği düşünülmüştür. Thoth’a tapınmanın başlangıcı, Mısırlıların yazıyı keşfettiği Geç Hanedan Öncesi Dönem’e (yaklaşık olarak MÖ 6000-3150) uzanabilir. Erken Hanedan Dönemi’ndeki 2. Hanedanlık süresince Thoth’a bazen karısı, bazen de kızı olarak bilinen Seshat eşlik etmektedir. Seshat tüm yazı türlerinin tanrıçası, dünyada neler yazıldığından haberdar ve her kâtibin eserinin bir kopyasını göklerde tanrıların kütüphanesinde tutan, kütüphanelerin ve kütüphanecilerin koruyucusuydu.

Seshat (kadın kâtip) görevi gereği, muhasebe, kayıt tutma, nüfus sayımı, kutsal binaların ve anıtların ölçümü gibi işleri de yönetiyordu. Çoğunlukla, kralın tapınağın yapıldığı alanı ölçmesinden oluşan “bağı esnetmek” olarak bilinen törende anılıyordu. Bu bağlamda, arazileri ölçen ve tapınakların temelini oluşturan, Yapıların Hanımı olarak biliniyordu. Mısırolog Richard H. Wilkinson, “kendine ait hiçbir tapınağı yoktu ama temel atma törenindeki rolünün avantajı olarak, yapılan her tapınağın bir parçasıydı” (167) diye yazar ama tapınakta Hayat Evi olarak bilinen bir bölümde varlık gösterdiğinden dolayı tapınakla ilişkisi sadece başlangıcından ibaret değildir. Rosalie David, Hayat Evi bölümünün işlevini şöyle açıklar:

Hayat Evi, kutsal yazıların üretildiği, korunduğu ve talimatın verildiği, kütüphane, yazıhane ve yüksek öğretim kurumu olarak görev yapan bir bölge olarak görünmektedir. Tıbbi metinler ve büyü metinleri gibi dinî kitaplar da burada derlenmekte ve çoğaltılmaktadır. Bazen bu kurum tapınağın içinde, bazen de büyük ihtimalle tapınak alanındaki başka bir binadaydı. Yönetimi ve organizasyonu hakkında çok az şey bilinse de muhtemelen her büyük şehirde bir tane vardı. Amarna, Edfu ve Abidos’ta bulundukları bilinmektedir. (203)

Kurumun adı, Mısırlıların yazıya ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Hayat Evi – okul, kütüphane, basımevi, dağıtıcı ve yazar atölyesinin tamamı – burada üretilen her şeyin bir nüshasının göklerdeki kütüphanesinde var olmasını sağlayan Seshat’ın yönetimindeydi.

Yeni Krallık Dönemi’nde bu eserler büyük çoğunlukla ilahi, dua, bilgelik talimatları, övgü şarkıları, aşk şiirleri ve hikâyelerdi. Yeni Krallık Dönemi’ne ait Mısır aşk şiiri, birçok bakımdan Eski Ahit’te Kral Süleyman tarafından yazılmış Neşideler Neşidesi ve çok daha sonraları MS 12. yüzyılda Fransa’da ozanların, eşsiz ve bütün sadakate ve fedakarlığa layık sevgiliye çağrılarını içeren eserleriyle benzerlik göstermektedir. Yeni Krallık Dönemi’nin aşk şarkılarında kullanılan duyguların ve imgelerin benzerleri, günümüzde popüler müzikte de fark edilebilmektedir.

Tale of Two Brothers Papyrus
İki Kardeş Masalı Papirüs
Unknown Artist (Public Domain)

Zamanın düzyazı eserlerinin anlatım yapısı ve bazen olay örgüsü bile, daha sonraki eserlerde fark edilebilmektedir. Gerçek ve Yalan hikâyesinde (Yalanın Kör Edici Gerçeği olarak da bilinir), iyi ve soylu bir prens (Gerçek), kendisini bölgeden sürgün eden ve yerine geçen kötü erkek kardeşi (Yalan) tarafından kör edilir. Gerçek, kendisine âşık olan bir kadınla arkadaşlık eder ve babasının soylu kimliğini öğrenip intikamını alan ve doğuştan kazandığı hakkı gaspçısından alan bir oğulları olur. Bu olay örgüsü, değişikliklerle birlikte o zamandan beri birçok hikâyede kullanılmıştır. Tüm macera hikâyelerinin temel olay örgüsü Wenamun Raporu olarak bilinen bir inşaat projesi için odun temin etme görevine gönderilen bir görevlinin hikâyesinde kullanılmıştır. Kısa ve kolay bir yolculuk olması gerekirken Wenamun, amacına ulaşmak ve eve dönebilmek için üstünden gelmesi gereken birçok engelle karşılaşır.

En bilinen hikâyelerden ikisi Üç Kader Tarafından Tehdit Edilen Prens (“Lanetli Prens” olarak da bilinir) ve İki Kardeş’tir (“Sadakatsiz Eşin Kaderi” olarak da bilinir). Lanetli Prens daha sonraki Avrupa masallarının tüm özelliklerine sahiptir ve Buddha’nın aydınlanma hikâyesiyle ilginç bir şekilde benzerlik gösterir: soylu bir ailenin bir oğlu olur ve (kişinin kaderine doğumunda hüküm veren) Yedi Hathor kral ve kraliçeye gelerek oğullarının bir timsahtan, bir yılandan veya bir köpekten dolayı öleceğini söyler. Oğlunu güvende tutmak isteyen baba, ona çölde taştan bir ev yapar ve onu dünyadan uzak tutar. Prens, tamamen güvenli bir ortamda tecrit edilerek büyür. Ta ki bir gün evinin çatısına tırmanarak kendi yapay çevresinin ötesinde dünyayı görene kadar. Babasına ne olursa olsun kaderiyle yüzleşmek için oradan ayrılması gerektiğini söyler. Yolculuğunda, etrafında taliplerin, kulesinin penceresine yetişip içindeki prensesi öpmeye çalıştığı bir kale görür. Prens diğerlerini yenerek bunu başarır ve babanın onayını almak için bir sınav verir. Prensesle evlenir ve üç kaderiyle de karşılaşır – timsah, yılan ve köpek – ve hepsini yener. Yazmanın sonu kayıptır fakat anlatım yapısına dayanan tahminlere göre, çift sonsuza kadar mutlu mesut yaşamıştır.

İki Kardeş hikâyesi Anubis ve Anubis’in karısıyla beraber yaşayan Bata adında iki kardeşin hikâyesini anlatmaktadır. Anubis’in karısı küçük kardeş Bata’ya âşık olur ve tarladan eve geldiği bir gün onu baştan çıkarmaya çalışır. Bata, kardeşine asla söylemeyeceğinin sözünü vererek onu reddeder ve ayrılır. Anubis eve geldiğinde karısını perişan halde bulur ve kadın, Bata’nın sözünü tutmayacağından korkarak, Bata’nın onu baştan çıkarmaya çalıştığını anlatır. Anubis, Bata’yı öldürmeyi planlar ancak tanrılar, küçük kardeşi uyarmış ve o da evden kaçmıştır. Anubis, karısının sadakatsizliği – ki ikisine de daha fazla sorun çıkarmaktadır – hakkındaki gerçeği öğrenir. Kardeşler bir araya gelmeden ve karısı cezasını çekmeden önce kefaretini ödemelidir.

Aynı dönemden, orijinali şüphesiz çok daha eski olsa da Horus ve Set’in Çatışmaları olarak bilinen metin gelmektedir. Bu hikâye, Horus’un (düzen savaşçısı) amcası Set’i (kaosu temsil eder), babası Osiris’in intikamını almak ve Set’in alıkoyduğu krallığı düzeltmek için yenmesiyle, Orta Krallık Dönemi’nin kaosa karşı düzen motifinin tanrısal versiyonudur. Prens Horus, babasının amcası tarafından öldürülüşünün intikamını almak zorundadır ve bunun için, tahta uygun olduğunu kanıtlayabilmek adına bir dizi sınavı geçmek zorundadır. Bu, bilim insanı Joseph Campbell’ın dediği gibi “kahramanın yolculuğunun” basit bir örneğidir; dünya çapında ve tarih boyunca pek çok mitte görülebilmektedir. George Lucas’ın Star Wars filmlerinin süregelen popülaritesi, bu türden hikâyelerin anlatım yapısına ve sembolizmine bağlı kalmasından gelmektedir.

Horus ve Set’in Çatışmaları, daha sonraki yazarlar tarafından büyük ihtimalle okunmamış olsa da Batı Edebiyatı’nın en popüler ve en çok sevilen olay örgülerinin öncülüdür: Hamlet ve Sinderella. Amerikalı yazar Kurt Vonnegut bu iki hikâyenin de çoğu zaman büyük bir başarıyla yeniden canlandırıldığını ifade etmiştir. Yoksunların meşru haklarını zaman zaman büyük bedeller ödeyerek almasının hikâyesi, günümüz insanlarına tıpkı Horus ve Set’in Çatışmaları’nın Antik Mısır halkına ettiği gibi hitap etmektedir.

Book of the Dead Papyrus
Ölü Papirüs Kitabı
Mark Cartwright (CC BY-NC-SA)

Ancak muhtemelen Yeni Krallık Dönemi metinlerinden en bilinen edebi eser Günden Dışarı Gidenler Kitabı ya da daha çok bilinen adıyla Mısır Ölüler Kitabıdır. Mısır Ölüler Kitabı’nın kavramları ve büyüleri Erken Hanedan Dönemi’nden gelse ve kitap haline Orta Krallık Dönemi’nde getirilse de kitap, Yeni Krallık Dönemi’nde oldukça ünlenmiştir ve elimizdeki en iyi korunmuş metinler bu dönemden gelmektedir. Mısır Ölüler Kitabı, ölülerin ölümden sonra çeşitli tehlikeleri atlatıp cennette sonsuz huzura ermeleri için talimatlar içeren bir dizi “büyüden” oluşur. Eser, bazılarının iddia ettiği gibi “Antik Mısır kutsal kitabı” ya da “büyülü bir metin” değildir. Ölümden sonraki yaşam bilinmediği için Mısır Ölüler Kitabı, ölenlerin ruhlarına ölülerin dünyasında bir harita gibi yön vermek amacıyla yaratılmıştır.

Antik Mısır Edebiyatı, daha sonraki eserler için bir temel olarak iddialı olabilirdi ama metinler kayboldu ve dilleri yüzyıllarca unutulmuş olarak kaldı. İleri sürülebilecek en iyi şey, bu metinlerden haberi olabilecek kutsal metin yazarı İbrani kâtipler ile bu olay örgülerini ve motiflerini kullanan sonraki yazarlardır ama bu iddialar sadece tahmindir. Farklı kültürler, tarihte birçok kez hiçbir iletişimleri olmadan aynı sonuca erişmişlerdir. Bunun en iyi örnekleri Mayalıların, Mısırlıların ve Çinlilerin piramit şekilleridir. Ancak Mısır metinlerinin, en azından bazı yönlerden, daha sonra başka yazarlar tarafından alınan dinî anlatılarını etkilemiş olması mümkündür. Aynı şekilde kötülüğün ve kaosun güçlerine karşı zafer kazanan kahramanın hikâyesi, insanlığı derinden etkilemiş ve böylelikle sonraki yazarların orijinal bir kaynaktan esinlenmeye ihtiyacı kalmamış olabilir.

Yeni Krallık Dönemi’nin ardından Üçüncü Ara Dönem (MÖ 1069-525), Geç Dönem (MÖ 525-323) ve Ptolemaios (Batlamyus) Hanedanı (MÖ 323-30) gelmiş ve daha sonra Mısır, Roma tarafından işgal edilmiştir. MS 4. yüzyıl civarında Mısır’da Hristiyanlık önem kazanmış ve Hristiyan Mısırlılar (Kıpti olarak bilinirler) demotik Mısırca ve Yunancanın karışımına benzeyen bir yazı geliştirmiş, eski hiyeroglif ve hiyeratik yazı unutulmuştur. Tapınak ve anıtlardaki yazılar, Hayat Evleri’ndeki ve kütüphanelerdeki metinler MS 1798’de Rosetta Taşının keşfi ve Jean-Francois Champollion’un MS 1824’te hiyeroglifleri deşifre etmede yarattığı dönüm noktasına kadar anlaşılamamışlardır. Champollion bu antik metnin gizemini çözene kadar, Antik Mısır Edebiyatı’ndan faydalanmadan bir dünya dolusu edebi eser yaratılmasına rağmen bu unutulan hikâyelerin ve şiirlerin olay örgülerinin, dünyanın her bir yanında bu konuların sahip olduğu ilkel ve güçlü doğasının, insanlığın en derin özelliklerine dokunduğunun bir kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yazar Hakkında

Joshua J. Mark
Yazar Biyografisi Joshua J. Mark, Dünya Tarihi Ansiklopedisi'nin kurucu ortağı ve İçerik Direktörü'dür. Daha önce Marist College (NY) üniversitesinde tarih, felsefe, edebiyat ve yazı dersleri vermiştir. Yunanistan ve Almanya'da yaşamış ve geniş çapta seyahat etmiştir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mark, J. J. (2016, Kasım 14). Antik Mısır Edebiyatı [Ancient Egyptian Literature]. (G. Dergisi, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-15437/antik-misir-edebiyati/

Chicago Formatı

Mark, Joshua J.. "Antik Mısır Edebiyatı." tarafından çevrildi Gorgon Dergisi. World History Encyclopedia. Son güncelleme Kasım 14, 2016. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-15437/antik-misir-edebiyati/.

MLA Formatı

Mark, Joshua J.. "Antik Mısır Edebiyatı." tarafından çevrildi Gorgon Dergisi. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 14 Kas 2016. İnternet. 04 Eki 2024.